Ustaların yanında çırak, hocaların yanında talebeyim
Akademik titrimden öte kendimi ustaların yanında çırak, hocaların yanında talebe; bir ‘hiç’ olarak tanımlıyorum. Kökboya, yaşam kültürü ve nadide sanatta ‘anonim’ hâle gelebilmeyi umut ediyorum.
Yörük hayatının içerisinden geldim ben. Hayatımızın bir bölümü yazları hep kıl çadırlarda geçti. Oradan gelen bir duyguyla da hiç kendimi bir yere ait hissedemedim.
Renkler geleneğimizde çok önemli bir unsur. Çünkü renk denildiğinde akla bir anlatım dili geliyor. Yani insanoğlu dokumaya başladığı andan itibaren hiçbir renge ihtiyaç duymadan yünün doğal hâlini kullanarak dokumalar gerçekleştirebilirdi. Ama insan içten gelen güzelliğini renklerle ifade etme yolunu tercih etti belirli arayışlardan sonra.
Kökboya, sadece bir bitkinin, böceğin ya da bir deniz kabuklusunun üzerindeki rengin alınıp elyafın üzerine tutundurma meselesi değil. Boyama bizim geleneğimizde derin ve felsefi anlamlar da ifade eden bir kültür. Bir yaşam şeklidir. Yani mesele sadece kimya bilgisiyle çözümlenebilecek kadar yalın değil.
O arada renklerin kendiliğinden oluşması süreci beni çok etkilemiştir. Ve ben güzel sanatlar alanı ile ilgilendiğim için de, bir taraftan işim olması ötesinde renklerin peşindeydim. Kendi dünyamdaki o çocukluğumun renkleri… Şu âna kadar büyük bir kısmını başardığımı düşünüyorum çocukluğumdaki renklere dönüşümü.
Hâlâ o arama süreci de bir taraftan devam ediyor.
Kökboya bitkilerle ya da böceklerle veyahut deniz kabuklularıyla, onların üzerindeki rengi -aradaki yardımcı malzemelerle birlikte- boyamak istediğiniz yüzeyin üzerine tutundurma işlemidir. Boyamak istediğiniz yüzey bazen bitkisel kökenli bir elyaf olabilir yani keten olabilir, pamuk olabilir, kenevir olabilir.