Kökboya, yaşam kültürü ve sanatta en yüce erdem olan “anonimlik” seviyesine ulaşmanın yoludur. Kendimi akademik unvanların ötesinde, ustaların yanında bir çırak, hocaların yanında bir talebe ve en nihayetinde bir “hiç” olarak görüyorum. Kökboya ile bu nadide sanatta anonimleşme hayalini kuruyorum.
Yörük hayatından gelen biri olarak, çocukluk yıllarımın bir kısmı yazları kıl çadırlarda geçti. Bu göçebe yaşam tarzından kaynaklı, kendimi hiçbir yere tam anlamıyla ait hissedemedim. Ancak bu yaşam tarzı bana, renklerin kültürümüzdeki derin anlamını ve önemini keşfetme fırsatı sundu.
Geleneklerimizde renk, yalnızca bir estetik unsuru değil, aynı zamanda bir anlatım dili olmuştur. İnsan, dokumacılık tarihinin başında yünün doğal halini kullanarak eserler yaratabilirdi. Ancak iç dünyasındaki güzellikleri ifade etmek için renklerin derin anlamlarını aradı ve onları dokumalara yansıttı.
Kökboya, sadece bitkilerden, böceklerden ya da deniz kabuklularından elde edilen renkleri elyafa aktarmaktan ibaret değildir. Boyama geleneğimiz, kimyanın ötesinde, derin bir felsefi ve kültürel anlam taşıyan bir yaşam biçimidir. Bu, yalnızca teknik bir süreç değil, aynı zamanda bir duygu ve değerler sistemidir.
Kökboya ile geçmişin mirasını geleceğe taşımak, kültürümüzün derin anlamlarını yeniden keşfetmek ve anonimlikteki zarafeti yaşatmak için buradayız.